Yas… sevdiğimiz biri öldüğünde veya bir şey kaybolduğunda deneyimlediğimiz her şey…
Bazı ıstıraplardan kaçınmak mümkün değil; sevdiğimiz birinin ölümü, boşanma, ayrılık, önemli sağlık sorunları, iş kaybı, sona ermiş gebelik… Konusu ne olursa olsun “kayıp ve yas” tüm insanlığın ortak deneyimlerinden biri. Yaşam yolculuğunda bir yerlerde şu ya da bu şekilde kayıpla karşılaşmamış ve yası deneyimlememiş bir insan düşünmek zor. Diğer yandan, yası deneyimleme yolumuz parmak izlerimiz kadar kendimize özel. Öylesine özel ki; aynı kişiyi kaybetmiş iki insanın yası bile birbirinden tamamen farklı. Her birimiz kendi yasımızı kendimize has duygularla, kendimize yeten sürede ve tamamen kendi ihtiyaçlarımıza göre yaşıyoruz çünkü hepimiz birer birer çok özeliz, tıpkı kaybımız gibi.Yas, sevdiğimiz birinin veya bir şeyin kaybına verdiğimiz doğal bir tepkidir ve yas zaman zaman;
En önemlisi, tüm bunlar en ufak şüpheye yer vermeyecek şekilde normaldir. Normal olmayan; yasın bu ve benzer gerçeklerine karşı çıkmak, onları yok saymak ve yası yaşamayı belli bir süreye ve kalıba hapsetmeye çalışmaktır. Normal olmayan; kendi yas anlayışımıza uymadığı için yas tutana uygun desteği vermekten kaçınmaktır.